SÜNEN EBU DAVUD

Bablar    Konular    Numaralar  

TAHARA BAHSİ

<< 227 >>

DEVAM: 89. Cünüp Olan Kişinin Guslü Geciktirmesi

 

حَدَّثَنَا حَفْصُ بْنُ عُمَرَ النَّمَرِيُّ حَدَّثَنَا شُعْبَةُ عَنْ عَلِيِّ بْنِ مُدْرِكٍ عَنْ أَبِي زُرْعَةَ بْنِ عَمْرِو بْنِ جَرِيرٍ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ نُجَيٍّ عَنْ أَبِيهِ عَنْ عَلِيِّ بْنِ أَبِي طَالِبٍ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُ عَنْ النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَالَ لَا تَدْخُلُ الْمَلَائِكَةُ بَيْتًا فِيهِ صُورَةٌ وَلَا كَلْبٌ وَلَا جُنُبٌ

 

Ali (r.a.) Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)'in şöyle buyurduğunu haber vermiştir; 'İçinde, resim, köpek ve cünüp bulunan eve melekler girmez”

 

 

Diğer tahric: Bu hadisi Ebu Davud yine, libas’ta; Nesai, tahare ve sayd’da; Darimi istizan; Ahmed b. Hanbel hazretleri de Müsnedinde tahric ettiler.

 

AÇIKLAMA:     Melaike, melek kelimesinin çoğuludur. Bu kelimenin aslı “mef’al” vezninde, "mel'ek"tir. Hemzenin harekesi lam'a nakledilerek hemze hazfolunmuş ve "melek" olmuştur. Cemi yapılacağında, hazf edilen  hemze geri gelmektedir.

 

Melekler latif, nürani cisimlerdir. Müslim'in Hz. Aişe'den rivayet ettiği bir Hadiste; "Melekler nurdan, cinler dumansız ateşten, adem Kur'an-ı Kerimde de sizlere belirtildiği gibi (topraktan) yaratılmışlardır? Erkeklik ve dişilikle vasfedilemezler. Muhtelif şekillere girebilirler. Şöyle ki;

 

a. Meçhul bir insan suretinde görünmeleri; Mesela; Hz. Cibril'in bilinmeyen bir insan suretinde Hz.Nebi (sallallahu aleyhi ve sellem)'in ve sahabelerin bulunduğu meclise gelmesi, Hz. Nebi'e İman ve İslam hakkında soru yöneltmesi, Hz. Ömer tarafından rivayet edilmektedir. Ayrıca Meryem Suresi'nde Meryem'e Cebrail'in tanımadığı bir insan suretinde görünmesi, aynı surenin 16, 17, 18 ve 19. ayetlerinde belirtilmiştir.

 

b. Belirli bir insan suretinde görünmeleri: Mesela: Cibril-i Emin'in sahabelerden Dihyetü'l-Kelbi suretinde geldiği beyan edilmektedir.

 

Melekler yemekten, içmekten, evlenmekten, doğmaktan, doğurmaktan uzaktırlar. Hatta insan suretine büründükleri zaman dahi yemez içmezler. Mesela, Hz. İbrahim kendisine insan suretinde gelen meleklere, ikramda bulunduğunda yemeğe el sürmemişler, Hz. İbrahim de bu olaydan korkmuştu. Zariyat Suresi'nin 24, 25, 26, 27 ve 28. ayetlerinde bu olay anlatılmaktadır.

 

Meleklerin bir kısmı daima ibadet, zikir ve fikirle uğraşır. Nitekim, Enbiya Suresi'nin 19 ve 20. ayetlerinde bu husus açıkça belirtilmektedir. Bir kısmı da yerde ve göklerde bir takım vazifelerle meşgul olurlar. Bunlar arasında Cebrail'in Nebilere vahiy getirmek, Azrail'in ruhları kabzetmek, Mikail'in hadiste beyan edildiği gibi, rızık işleriyle meşguliyet, İsrafil'in kıyametten önce Sur üfürmek, gibi görevleri vardır. Arş'ı taşıyan melekler, Arş'ın etrafını çevreleyip de Allah Teala'yı tesbih eden melekler, Cennet ve Cehenneme müvekkel olan melekler, insanlarla meşgul olan, 121. gün ruh vermekle mükellef olan melekler, insanların amellerini murakabe eden melekler, insanları korumakla yükümlü olan melekler v.s. olduğu bilinmektedir. Meleklerin şekil olarak iki, üç, dört kanatlı olanları bulunduğu Fatır Suresi'nin birinci ayeti kerimesinde belirtilmektedir. Ayrıca Hz. Aişe'den mervi bir Hadiste Resulullah'ın Cebrail'i melek suretinde altıyüz kanadıyla ufukları doldurmuş halde iki kere gördüğü; birinin Miraç Gecesi, diğer birinin de Mekke'deki Ecyad vadisinde vaki olduğu belirtilmektedir.

 

Melekler yerle gök arasında Allah'ın izni ile her çeşit çekim ve akımlar da dahil hiçbir şeyden etkilenemezler. Uzun mesafeleri kısa zamanda katetmeye muktedir oldukları ayeti kerimelerde beyan edilmektedir. Meleklerin gücü hiçbir insan gücüyle ölçülemez. Nitekim, Lut Kavmi'nin yok edilmesindeki hadise bunu açıkça gösterir.

 

Melekler Allah'ın emirlerine asla isyan etmezler. Vazifelerini emrolundukları biçimde yaparlar. Sayıları insanlarca bilinmez. Taberani'nin bir rivayetinde, yedi semada melek bulunmayan, bir ayak, bir karış, hatta bir avuç yerin olmadığı ifade edilmektedir.

 

Üzerinde durduğumuz Hadisteki Meleklerden murat, Hafaza, Kiramen Katibin ve ruhları kabzetmekle vazifeli olanların dışındakilerdir. Çünkü, bunlar her eve girerler.

 

Hadisin zahirinde Meleklerin evlere girmemelerine sebep olan resim'in vasıfları tayin edilmemiştir. Hadisin mutlak oluşundan hareketle Nevevi, Meleklerin, içerisinde her türlü resim bulunan eve girmediklerini söylemiştir. Resimle ilgili diğer hadislerin de gözönüne alınması halinde, buradaki resimden maksadın canlı resmi olduğunu söyleyenler de çoktur.

 

Mes'ele, aslında yapılması veya kullanılması meşru olan ve olmayan resimlerle ilgilidir. Yani yapılması ve kullanılması meşru olan resimler meleklerin girmesine mani değil, meşru olmayanlar manidir.

 

Tecrid-i Sarih'de, resimle ilgili değişik hadisler ve ulema'nın değişik görüşleri verildikten sonra hulasa olarak şunlar kaydedilmiştir.

 

"...Bu babda ulemanın iki noktada ittifak ve bir noktada ihtilaf ettiklerini görüyoruz. İttifak ettikleri noktalardan birisi; Ağaç, dağ, taş gibi eşya ve manzara resimlerinin mutlak surette mubah olduğudur. Diğeri de vesikalık fotoğraflar gibi vücudun tamamı olmayarak bedenin bir kısmına ait olan canlı resimlerinin hem yapılmalarının hem de kullanılmalarının caiz olduğudur. Vücudun tamamı olan canlı resimleri hakkında ihtilaf edilmiştir. Bazı alimler tazim maksadı olmaksızın bunların kullanılmasını da mekruh olmakla beraber caiz görmüşlerdir. Bazıları da caiz görmemişlerdir."

 

Menhel sahibi ise, Canlı resimlerinin yapılmasının haram olduğunda ulemanın ittifak ettiğini kaydeder.

 

Resmin nehy edilmesinin en önemli sebebi, bunlara ibadet edilmesi endişesidir. İslam, tevhid dini olduğu için tevhide zarar verme ihtimali olan her şeyden sakınılmıştır. Hatta, Efendimiz kendi kabrine bile ibadet edercesine hürmet gösterilmesini istemiyordu. Bu sebeple, İslam'ın ilk günlerinde Resulullah (s.a.v.), ister ta'zim ister tahkir ifade edecek biçimde kullanılsın, ister ibadet ister ihanet manası arzetsin, resimli eşya kullanılmasını mutlak surette nehyetmiştir. Fakat, İslam şirke galip gelip, zafer tahakkuk ettikten sonra, ilk günlerdeki kadar dar çerçeveli harekete lüzum kalmamış, resim ve timsallerin ta'zim ifade etmeyecek biçimde kullanılmasına müsaade edilmeye başlanmıştır.

 

Netice olarak; İçinde canlı bulunmayan manzara resimlerinin yapılmasında, alınmasında ve kullanılmasında bir mahzur olmadığı ittifakla kabul edilmiştir. Canlı resimler için "mutlak surette caizdir" diyenler olduğu gibi, tamamen yasaklayanlar da olmuştur. Üçüncü bir görüşe göre, ta'zim kasdedilmek sizin timsali olmaması şartıyla kullanılmasının caiz olduğu ve meleklerin girmesine mani olacağı beyan edilmekte ve uygun olan görüşü de bu olduğu ifade edilmektedir.

 

Meleklerin evlere girmekten kaçınmalarına ikinci sebep de köpektir. Hadisin zahiri, ister çoban ve av köpeği gibi alınıp satılması caiz olanlardan olsun, ister olmasın bütün köpekleri içine almaktadır. Çünkü, Hadiste "Kelb (köpek)" kelimesi siyakı nefiyde nekre olarak gelmiştir. Bu da umum ifade eder. Kurtubi ve Nevevi, bu görüş sahiplerindendir.

 

Hattabi ve bir gurup alim'e göre; bekçilik için bulundurulan köpekler bu hükmün dışındadır.

 

Meleklerin, köpek bulunan evlere girmekten imtina etmelerine değişik sebepler gösterilmiştir. Kimi, köpeğin aynının pis olmasını, kimi necaset yemesini ileri sürmüşlerdir. Bazı alimler ise, yukarıdaki sözlere itiraz ederek bunu kulun bilemiyeceğini söylemişlerdir.

 

Netice olarak: Hadislerde belirtilen çoban köpeği, av köpeği, ekin ve ziraat koruyuculuğu yapan köpekler ve bunlara kıyasla faydalı ve lüzumlu olan, askeriyede kullanılan muhabere köpekleri, polis köpekleri, bulundurulmalarına izin verilen köpeklerdendir. İhtiyaca binaen bulundurulan bu köpeklerin bulundukları eve, çiftliğe veya müesseseye izin verilmeleri sebebiyle meleklerin girmesine mani bir hal olmadığı anlaşılmaktadır.

 

İhtiyaç dışında olan süs köpekleri, sokak köpekleri v.s.'nin bulunduğu evlere meleklerin girmeyeceği Hadiste belirtilmiştir.

 

Allahu alem hadisteki hükmün de bu olduğunu söylemek zorlama olmayacaktır. Daha geniş bilgi için 74.'üncü hadise de bakınız.

 

Meleklerin evlerden uzak kalmalarına sebep olan üçüncü şey de hadisin bu babda şevkine sebep olan cünupluk halidir. Bundan murat guslü terketmeyi adet haline getirip, namaz vaktinin geçmesine aldırış etmeyenlerdir. Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)'in bir gusülle bütün hanımlarını dolaşması, Hz. Aişe'nin bildirdiğine göre, guslü bazan gecenin sonuna kadar geciktirmesi, bir müddet cünup durmanın mahzurlu olmadığını gösterir.

 

Eğer, bu durum meleklerin eve girmesine engel olsaydı, devamlı melekle haşir-neşir olan Resulullah guslü geciktirmezdi.

 

İçinde cünup bulunan eve meleklerin girmekten imtina etmelerinin hikmeti, cünubun namazdan ve Kur'an okumaktan uzak olmasıdır.